22 Ekim 2010 Cuma

ALL ABOUT MY MOTHER(Todo sobre mi madre )


1999 yapımı bir Pedro Almodovar şaheseri.Film başından sonuna kadar duygusallıkla iç içe geçmiş değişik sürprizler ve hayatın içinden gelen gerçeklerle dolu.
Bir anne,bir travesti,yazar olmak isteyen bir çocuk,hamile bir kadın,sorunlu bir oyuncu,anne babasız bir bebek...Bunların hepsi bir kişide kesişirse neler olur?
IMDB puanının 7.8 olması da izlenmesi için tetikleyici bir etken olmalı bence.Eski bir film olsa da izlenen filmler listesine mutlaka girmesi gerekiyor.Sizi bilmem ama ben yakın zamanda bu adamın diğer filmlerini de bir gözden geçirip tek tek izleyeceğim.Size de bu filmle başlangıç yapmanızı tavsiye ederim...
Oyuncular olarakta muhteşem bir kadroya sahip.Aldığı ödülleri sayarak burda çok fazla yer işgal etmek istemiyorum :) Ayrıntılı bilgi için buraya tıklayın
İzledikten sonra yorumlarınızı bekliyorum...İyi seyirler...

18. IEFT YURTDIŞI EĞİTİM FUARLARI

Türkiye’de yapılmakta olan en kapsamlı yurtdışı eğitim fuarı organizasyonu olma özelliğini taşıyan International Education Fairs of Turkey (IEFT),   bu yıl 17 Ekim 2010 tarihinde Ankara’da “start” alacak ve Türkiye’de 6 ilde düzenlenecektir. IEFT Istanbul Fuarı ise 23-24 Ekim 2010 tarihinde İstanbul Hilton’da yapılacaktır.

25  farklı ülkeden, alanında uzman  pek çok üniversite ve kolejin  katıldığı 18. (IEFT)Yurtdışı Eğitim Fuarları Türk gençlerinin yurtdışı eğitim planlarını ve geleceklerini belirlemelerinde yardımcı olmaktadır.
Yaklaşık 10 yıldır devam eden IEFT YURTDIŞI EĞİTİM FUARLARI, Türkiye’nin en büyük ve kapsamlı Yurtdışı Eğitim Fuarı olma özelliğini korumaktadır.  Her yıl fuarlar 50,000 civarında öğrenci ve velisi tarafından ziyaret edilmekte ve yurtdışında eğitim yapmak isteyenler için en önemli karar alma kanalı olma özelliğine sahiptir. Her yıl katılımcı 50,000 öğrencinin yaklaşık 8,000-10,000 civarı yurtdışında lisans, yüksek lisans, doktora, dil, staj, sertifika ve diploma programlarına katılmaktadır. Öğrenciler özellikle, Amerika, İngiltere, Avustralya, Almanya, Kanada, Fransa, Hollanda, İsveç, İtalya, İspanya gibi ülkeleri yoğun bir şekilde tercih etmektedirler. Son yıllarda ise Ukrayna, Estonya, Rusya gibi Doğu Avrupa ülkelerine de talep artmaktadır.

Online davetiyeye burdan ulaşabilirsiniz

Ayrıca 18. IEFT Yurtdışı Eğitim Fuarlarına Online Davetiye ile katılan ziyaretçiler Yurtdışı Eğitim Bursu ve Özel İndirimler kazanma şansı yakalayacaktır.

Etkinliğe Katılan Herkes Oxford House College İstanbul Okulların'dan
1 hafta ücretsiz dil eğitimi hakkı kazanmaktadır.

Haftasonunuzu, eğer yurtdışında eğitim düşünüyorsanız bu fuarla değerlendirebilirsiniz...

BODYWORLDS HALA İSTANBUL'DA

Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü” Sergisi ilk kez Türkiye’de... 

Dünyaca ünlü BODY WORLDS Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü sergisi, 11 Haziran 2010 tarihinde ilk kez İstanbul’da açıldı. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında gerçekleşen sergi, THEPARTNERS ile serginin bilimsel ve tıbbi danışmanlığını yapan İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle sunuluyor. 

İnsan vücudunun zarif formunu keşfedip, stres altında ve hastalık zamanında nasıl kırılgan olduğunu ve sağlıklıyken de nasıl müthiş bir güce ulaştığını gösteren BODY WORLDS sergisi, ziyaretçilerin insan bedeninin iç alanlarını ve dış oluşumunu keşfetmesini sağlıyor. Alman bilim adamı Gunther von Hagens tarafından “plastination” denilen bir yöntem ile çürümez hale getirilmiş olan 200’den fazla insan bedeni parçasının sergileneceği BODY WORLDS’te kaslar, damarlar ve organlar, yaşayan vücudun içinde olduğu gibi, bozulmamış haliyle sunuluyor. 

İlk kez 1995 yılında sergilenen BODY WORLDS, bugüne kadar 60’tan fazla ülkede, 30 milyondan fazla ziyaretçiye ulaştı. Andre Agassi’den Jennifer Aniston’a, Nicole Kidman’dan Tina Turner’a kadar birçok ünlünün, dünyanın farklı şehirlerinde izlediği bu sergi, benzersizliği ile diğer sergilerden farklı olarak insanın kendi vücuduna bakış açısını değiştiriyor. İnsanın kendiyle karşı karşıya kalmasını sağlayan unutulmaz bir deneyimi ortaya koyan BODY WORLDS sergisi, vücutlarını bağışlayan kişilerin bedenlerinin ve iç organlarının halka sunulduğu tek insan anatomisi sergisi niteliğini taşıyor. 

Gunther von Hagens’ın BODY WORLDS Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü sergisi, 11 Haziran tarihinden itibaren İstanbul’da Antrepo 3’te sergilenmektedir.


17 Aralık'a kadar sürecek bu sergiye maalesef benim gibi daha gitmemişler olabilir diye paylaşıyorum.Mutlaka gidilmesi gereken bu sergi için biletlerinizi biletix'ten temin edebilirsiniz. bilet için tıklayınız.



Bilet Fiyatları
Tam 25 TL
Çocuk / 6-18 yaş (*13 yaş altı çocuklara refakat gerekmektedir) 19TL
Öğrenci (*18 yaş üstü kimliği gösterilmesi gerekmektedir) 21 TL
65 yaş üstü 21 TL
Grup İndirimleri (Min. 10 Kişi)
Tam 22TL
Çocuk / 6- 18 yaş (*13 yaş altı çocuklara refakat gerekmektedir) 15 TL
Öğrenci (.18 yaş üstü öğrenci kimliği gösterilmesi gerekmektedir 19 TL
65 yaş üstü 19TL
30 Ağustos'tan itibaren sadece sınıfıyla birlikte gelen öğretmenlere ücretsizdir.

21 Ekim 2010 Perşembe

Joel Peter Witkin




Bence dünyanın gelmiş geçmiş en iyi fotoğraf sanatçısı. Genelde fotoğraflarında gerçek ölüleri, kadavraları, ölü bebekleri ve ucube olarak nitelendirilen insanları kullanıyor. Bu şekilde normal(!) insanları bu tür kişilere yakınlaştıracağını düşünüyor. İlk cinsel münasebetinide cinsiyeti tam olarak belli olmayan, şişman bir ucube ile ilk çalışması sonrasında gerçekleştirdiğine dair bir söylenti var.








Lüküs Hayat


İBB Şehir Tiyatroları'nın 25 yıldır kapalı gişe oynayan operet yine sahnede. Çocukluğumda bana tiyatroyu tanıtan ve sevdiren oyun olması ile bende ki yeri çok farklı. İzlersem heralde Barcelona 92 Olimpiyatlarında ki Naim Süleymanoğlu'nun büyük başarısını rahmetli dedem ile beraber izleyip gururlanıp, sonrasında ki Lüküs Hayat'ı izlediğim günleri hatırlarım diye düşünüyorum. Gidip izlemekte geçmiş güzel günleri anımsamakta yarar var.



Yer :Kağıthane Sadabad Sahnesi
Başlangıç Tarihi : 20 Ekim 2010 - Çarşamba
Bitiş Tarihi : 25 Ekim 2010 - Pazartesi
Tel: :0212 321 73 95
Adres :Kağıthane Belediyesi Kültür Merkezi
Çeliktepe/Kağıthane

20 Ekim 2010 Çarşamba

Sinema Tarihinin En Mükemmel Kötü Kahramanı: The Joker


Ben küçükken kuzenlerimle ne zaman film izlesem hep film içinde bir karakter seçer ve o filmde o olurduk. Genelde hep filmin jön oyuncusunu seçmeye kasar, arada sırada bunu elde edebilmek için kavga ederdik. Bugün Dark Knight filmi için karakter seçemeye çalışsak zannediyorum ki kimse Batman'i almak istemez. Filmin esas oğlanı ilk defa kötü bir karakter ismide bir çok çizgi roman meraklısının belki burun kıvırarak bakacağı karakterlerden biri olan The Joker. Filmde gerek anarşist kişiliği, gerek yaptığı harika planları ve bu planların filmde insanın en bastırılmış hayvani dürütlerini ortaya çıkartıp, filmin geçtiği Gotham şehrini kasıp kavuran bir kaos dalgası yaratması Joker'i Batman'den daha ön plana çıkartıyor.

Joker kalıplaşmış iyiler kazanırı da yıkıyor bu filmde. Batman Joker'i yakalayıp polislere teslim etse bile kazanamıyor aslında. Her hareketi gizemli, her dialoğu hipnotize edici bir karakter olmuş çıkmış bu filmde Joker.Aslında bu filmde Joker karakterini canlandıran Heath Ledger'ın payıda büyük Joker'i Joker yapan adam, bu filminden sonra Los Angeles Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri, 66. Altın Küre Ödülleri ve BAFTA Ödülleri'nde En İyi Yardımcı Aktör dalında ödül kazandı yetmedi birda aynı dalda Oskar kazandı ama ne yazık ki o kazandığı bu başarıları göremedi.

Joker Amcamızdan bazı özlü sözlerle veda edelim bari...


*Gotham Merkez Bankası Müdürü: "the criminals in this town used to believe in things. honor. respect. look at you! what do you believe in? what do you believe in!"

The joker: i believe whatever doesn't kill you simply makes you... stranger.

**The Joker: see, i'm a man of simple tastes. i like dynamite...and gunpowder...and gasoline! do you know what all of these things have in common? they're cheap!

***The Joker: Why so serious?
let's put a smile on that face!

****The Joker: see, i'm not a monster...i'm just ahead of the curve.

*****The Joker: if you're good at something, never do it for free.

******The Joker:never start with the head, the victim gets all fuzzy.

Dalgıç ve Kelebek


Dalgıç ve Kelebek, ABD'li yapımcı Julian Schnabel tarafından çekilen Fransız filmi. 2007 Cannes Film Festivali'nde mizansen ödülü kazandı.

Film, Elle dergisi editörü Jean-Dominique Bauby'nin (okunuşu: Jan Dominik Bobi) gerçek hayat hikâyesinden alınmıştır. Bauby kendine geldiğinde, hiçbir uzvunu kıpırdatamadığını fark eder. Locked-in adı verilen felç hastalığına tutulmuştur. Konuşamamakta, yardım olmadan nefes alamamaktadır. Kıpırdatabildiği tek organı, sol göz kapağıdır. Bu sayede basit sorulara evet-hayır karşılıkları verebilir. Bu, dış dünyayla tek bağlantısıdır.

Bir konuşma terapisti, Bauby'nin daha etkin iletişim kurabilmesi için, harfleri Fransızca'daki kullanılma sıklığına göre sıralar (E, L, A, O, I, N, S, D, vs.) ve yüksek sesle okur. Doğru harfe geldiğinde Bauby göz kırpmakta ve bir sonraki harfe geçilmektedir. Bu yöntemi kullanarak Bauby filmle aynı addaki kitabı yazar.
Filmin önemli bir kısmı, Bauby'nin bakış açısından çekilmiştir. Öyle ki, Bauby sorulara cevap vermek için gözünü kırptığında, perde kısa süre kararmaktadır.

Filmin adı, Bauby'nin kendi bedeninde hapsolmasını ve özgürlük çabasını simgelemektedir. Söz konusu dalgıç, sünger avcılarının kullandığına benzer eski tip, metal bir dalgıç elbisesi giymektedir. Bauby, rüyalarında kendisini, bedenini simgeleyen bu elbisenin içinde görmektedir. Hareket edememekte, elbise ile birlikte derinliklere batmaktadır. Bağırır, çırpınır, ancak kimse sesini duyamaz. Kelebek ise özgürlüğün, bedeni durmuş bir insanın içinde yaşamaya devam eden insanlığın simgesidir. Kitabı yazmak için göz kırpması, kelebeğin uçmak için kanatlarını çırpmasına benzemektedir.

Kazandıkları
61. BAFTA Ödülleri
En İyi Uyarlama Senaryo
65. Altın Küre Ödülleri
En İyi Yabancı Dilde Film
En İyi Yönetmen (Julian Schnabel)
60. Cannes Film Festivali
En İyi Yönetmen
Teknik Büyük Ödül
National Board of Review
En İyi Yabancı Film
Boston Society of Film Critics
En İyi Yönetmen
En İyi Sinematografi
En İyi Yabancı Dilde Film
New York Film Critics Online
En İyi Film (There Will Be Blood ile paylaştı)
Los Angeles Film Eleştirmenleri Birliği
2. En İyi Film
2. En İyi Yönetmen
2. En İyi Yabancı Dilde Film
En İyi Sinematografi
Washington D.C. Area Film Critics Association
En İyi Yabancı Dilde Film
San Francisco Film Critics Circle
En İyi Yabancı Dilde Film
Amerikan Film Enstitüsü Ödülleri
Yılın Top On Filmi
Satellite Ödülleri
En İyi Sinematografi
EDA Ödülleri
En İyi Kurgu
En İyi Yabancı Film
2007'de Üstün Başarı Gösteren Kadın
Toronto Film Critics Association
2. En İyi Yabancı Film
Adaklıklar
80. Akademi Ödülleri
En İyi Yönetmen (Julian Schnabel)
En İyi Uyarlama Senaryo (Ronald Harwood)
En İyi Sinematografi (Janusz Kaminski)
En İyi Kurgu (Juliette Welfling)
60. Cannes Film Festivali
Altın Palmiye
65. Altın Küre Ödülleri
En İyi Senaryo (Ronald Harwood)
imdb puan:8.1



kaynak:wikipedia

19 Ekim 2010 Salı

Us3 Konseri



Hip-hop u jazz ile harmanlayan, bir çok gruba ve müzisyene ilham verip, geniş bir dinleyici kitlesine ulaşan Londra'da kurulan grup 20-21 ekim tarihlerinde Garanti Caz Yeşili konserleri kapsamında Babylon'da çıkacak.

Frank Rijkaard'ın miyadı doldu mu?


Aslına bakarsanız ben ilk geldiği gün arkadaşlarım beni tebrik için ararken tek bir cümle kuruyordum "Evet Barcelona'da büyük başarılara imza attı ama Ronaldinho gelmeden önce ligin orta sıralarında kovulmak üzüreydi." Frank Rijkaard bir taktik dehası veya genç oyuncuları geliştirip dünya futbol piyasasına kazandıran büyük bir teknik direktör değildi benim gözümde. Çalıştırdığı takımlara bakarsanız kendi çabası ile bir takımı tutup yükseklere de taşımamış. Benim gözümde beceriksiz. Barcelona'dan kovulmasınında baş mimarı olacak düzeyde futbolcularına karşı ilgisiz, samimiyetten ve sıcaklıktan uzak, sevimsiz ama dünya markası bir teknik direktör.

Ama bence kovulmasını gündeme getirmek alınan bu sonuçlardan sonra bile saçma! Sezon bitiminde Frank Rijkaard Galatasaray yönetimine alınmasını isteiği oyuncuların bulunduğu, 12 kişilik bir liste vermiş ve transfer sezonunun bitimine kadar 1 tanesini kadrosunda görememiştir. Eğer siz dünya çapında bir teknik direktöre bir sorumluluk verip takımınızı ona emanet ediyorsanız, ona sizi ileriye taşıacak, sizi şampiyon yapacak olan kişinin kafasında ki takımı ona kurmak ile de yükümlüsünüz. Frank Rijkaard'ın 2 sezondur en büyük şikayetlerinden sadece 2 tanesini yazacağım ve eğer Galatasaray'ı takip ediyorsanız haklı olup olmadığına rahatça karar verirsiniz.
1) Defans Yetersizliği:
Defansta savunmayı yaptığı kadar oyunu savunmadan attığı paslarla kuran bir savunma oyuncusu istiyordu Frank Rijkaard ve gözden çıkarttığı ilk isim Servet Çetin olmuş, ikili arasında çeşitli tartışmalar, restleşmeler yaşanmıştı. Servet'in son 2 sezondur düşen performansını bence 2-4'lük Ankaragücü maçı özetledi.

2) Kalitesiz Kadro:
"Bu Galatasaray futbolcularına yönelik bir hakarettir" dedi bir çok yazar. Ama bence değil. Ki Frank Rijkaard'ın dediği şey tam olarak kalitesizlik değildi. Oyuncuları hani bizim kafamızdaki kıyaslama ile bir tuttuğumuz(!) Liverpool, Lyon, Atletico Madrid veya Porto gibi Avrupa devleri(!) gibi bir hafta içinde 3 maçı aynı tempo ile oynama becerisine ve rotasyonu sağlayacak oyuncu çokluğuna sahip değil. Mesela şöyle bir örnek verelim. Geçen sezon; Leo Franco,Sabri Sarıoğlu, Servet Çetin, Lucas Neill, Hakan Balta, Mustafa Sarp, Arda Turan, Elano, Keïta, Dos Santos, Baros şeklinde gerçekten kaliteli bir kadroya sahipti. Ama ya yedekleri? Camadam Gökhan Zan, genç gurbetçi Barış, formsuz Mehmet Topal, Alemci Jo, veteran Ayhan Akman (ki halen daha daha iyisi olmadığından sahada), Fenerbahçe'li Caner Erkin... Siz olsaydınız gözünüz kapalı bir şekilde ilk 11 kadrosundan hangi oyuncuyu bu saydığım isimlerden birisi ile değiştirirsiniz? Bu bana yıkılmak üzere olan bir evin içine en güzel eşyaları alıp, içini restore eden ve ev ilk depremde yıkıldığında suçlusunu deprem ilan eden bir ev sahibine benziyor.
Konu kaliteye gelince; bugün ki Galatasaray sizce geçen senekinden iyi mi? Keïta'nın yokluğunu Pino, Dos Santos'un boşluğunu Arda Turan'ın dediği gibi Emre Çolak ve yönetimin isteği gibi Misimovic doldurdu mu? Dos Santos'a 8.000.000 €'yu çok görüp almayan yönetim onun yerine getirmek istedikleri Miroslav Stoch'u ezeli rakibi Fenerbahçe'ye 750.000 € yüzünden kaptırmadı mı? Dos Santos geldikten sonra bu oyuncuyu dışlayıp pas atmayan başta kaptan(!) Arda Turan olmak üzere, diğer oyunculara kendilerini klübten üstün görmemeleri ve takım sorumlusunun Frank Rijkaard'ın olduğu öğrenmeleri açısından bir yaptırım uygulandı mı?

Bence bugün Frank Rijkaard'ın istifası değil Türk futbolunun geleceği için yönetim zihniyeti tartışılmalıdır. Adnan Polat Galatasaray'ın başında çok büyük projelere ve çok büyük atılımlara imza attı bu bir gerçek. Riva projesi, Türk Telekom Arena projesi, K.K.T.C.'de alınan arazi...

Peki ya sportif başarı? Senelerdir Galatasaray Fenerbahçe'nin her alanda gerisinde kaldı. Avrupa'da bu sezon takım değeri Galatasaray'ın %10'u bile etmeyen sıradan bir Ukrayna takımına elenmiş. Ve yapılan kötü transferlerden sonra taraftar tepkisi çok olunca göz boyamak için Galatasaray'ın sisteminde oynamayacak olan Misimovic transfer edilmiş. Adnan Polat gerçekten çok iyi bir başkan ama şu görüntüsü ile sadece mali açıdan iyi bir başkan ve burası bir şirket değil bir spor klübü ve burda başarı para değil kazanılan kupalar ile ölçülmekte bunu idrirak etmeli.Ve eğer gerçekten iyi bir başkansa öncelikle yapılamayan transferlerden dolayı Frank Rijkaard'ın istediği takımı ve sistemi oturtamadığını ve bu konuda ki suçlunun Galatasaray yönetimi ve bu yönetimin başında olan kişinin yani kendisinin sorumlu olduğunu söylemelidir. Sonra senelerdir futbolcularla ilişki içine girmeyen ve futbolcular arasında istenmeyen adam olan Adnan Sezgin'in ilişkisini bu takımdan kesip yerine eski futbolcularımızdan birisini getirmek. Bu saatten sonra Sezgin'in yarattığı bu soğukluk bu takımdan kalkar ve o büyük başarılar yakaladığımız dönemlerde ki gibi tekrar bir aile kimliğine döneriz.

Karar şuana kadar yanlış kararlar alıp Galatasaray'ı bugünlere getiren yönetimde. Bakalım neler olacak?